Rachel her gün trenle Londra'daki işine giderken yol üzerinde gördüğü evleri, manzarayı ezberlemiş ve sürekli takip etmektedir. Özellikle her gün kırmızı ışıkta tren durduğunda, evlerinin önünde durup baktığı ve onların hayatına imrendiği bir çift vardır. Onlara isim bile vermiştir ve o muhitteki evlerin iç dizaynlarını bildiği için evin içinde nasıl hareket ettiklerini tahmin etmeye çalışmaya başlamıştır. Her gün gelip geçerken, bir zamanlar aynı caddede kendi mutlu evliliğini hatırlatan bu çifti seyretmektedir. Bir gün yine kırmızı ışıkta çiftin evinin önünde durduklarında kızın başka bir adamı öptüğünü görür ve çok sinirlenir, bir şekilde gidip kızı sarsıp kendine getirme isteği duyar içinde. Ertesi günlerde ise kızın kayıp olduğu haberini alır.. Takip ettiği çiftin Scott-Megan çifti olduğunu ve hayatları hakkında gerçek bilgilerini öğrenmeye başlar. Oraya gidip şüpheli halde olan kocasına karısının başka bir adamı öperken gördüğünü söylemek istese de, aynı semtte oturan eski kocası ve karısının evlerinin yanına yaklaşmayı istememektedir. Kocası Tom'dan boşandıktan sonra işten atılan, alkole kendini veren Rachel'in kendini toplaması hiç kolay olmuyor ve Megan'ın kaybolduğu gece o semtte trenden indiğini hatırlamasının ardından kendini bir anda olayın içinde bulur. Tek sorun Rachel'in bir çok şeyi unutan bir hafızasının olmasıdır. Belkide aslında hatırlanacak bir olayın olmamasıdır !.
Çok sürükleyici, merak uyandırıcı, şaşırtıcı bir romandı. Bir solukta okudum. Başladığınız gibi bitireceksiniz. Tavsiye ederim.