26 Mart 2019 Salı

2019_8 _ Mark Manson _Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı__Okudum Bitti

Ustalık Gerektiren Kafayı Takmama Sanatı kitabı bu sene okuduğum 8.kitap
“İyi bir yaşam sürmek için sezgilere aykırı bir yaklaşım”
Yazar bu sözlerle özetlemiş kitabı…
Hepimiz günlük yaşantımızda gerekli-gereksiz bir çok şeyi kafamıza takarız ve bu bazen günlerce sürer. Yaşantımıza olumlu bir katkısı olmadığı gibi mutsuz ve umutsuz olmamız da çabası…

Yazarın bu kitabı tüm dünyada satış rekorları kırmış. İnanmamak mümkün değil! Ben herkesin bu kitabı okuması gerektiğine inanıyorum. Bildiğimiz şeylerin belki de bizi mutsuz ettiğini, yada olumsuzlukları kabul ettiğimizde mutsuzluğumuzun kaybolduğu gibi kitaba dair ipuçlarını verebilirim…
Kitap puanım 10 üzerinden 10 !!

KİTAP AÇIKLAMASI


İyi Bir Yaşam Sürmek İçin Sezgilere Aykırı Bir Yaklaşım

“Büyük Güç Büyük Sorumluluklar Getirir.” Doğru. Ama bu sözün daha iyi bir akış açısı var, ve gerçekten derin bir bakış açısı. Tek yapmanız gereken sözlerin yerini değiştirmek: “Büyük sorumluluklar büyük güç getirir.” “Her şeyi iyi tarafından görmek” gibi bir şey iyi gibi görünse de, gerçek şu ki hayat bazen berbattır ve yapabileceğiniz en sağlıklı şey de bunu kabul etmektir. Negatif duyguları inkâr etmek daha derin ve daha uzun ömürlü negatif duygulara ve duygusal bozukluğa neden olur. Sürekli pozitif olmak hayatın sorunları için geçerli bir çözüm değil, bir inkâr biçimidir. Doğru değerleri seçerseniz, bu sorunlar size zindelik, kuvvet ve şevk verir. Dedemin zamanına dönersek, kendini çok kötü hissettiğinde şöyle düşünürdü, “Bugün berbat bir günümdeyim. Ama n’apalım hayat böyle, ben samanları havalandırmaya devam etmeliyim.” Ama ya şimdi? Şimdi beş dakikalığına bile kendinizi çok kötü hissetseniz son derece mutlu ve harika hayatları varmış gibi sunan insanların 350 fotoğrafıyla bombardıman ediliyorsunuz, bu durumda hatanın sizde olduğunu hissetmemeniz imkânsız kuşkusuz. Değmeyecek şeyleri kafaya takmamak çok önemlidir. Dünyayı kurtaracak olan şey budur. Dünyanın bazen berbat olduğunu ama bunun da doğal olduğunu kabul ederek yaşamak gerek. Çünkü her zaman böyleydi ve her zaman da böyle olacak. Sosyal medyada her gün milyonlarca kere paylaşılan “Nasıl Mutlu Olunur” tarzı saçmalıklarda yanlış olan ve kimsenin fark etmediği şey şudur: Daha pozitif bir deneyimi arzu etmenin kendisi negatif bir deneyimdir. Ve de tam tersine, insanın negatif deneyimini kabul etmesinin kendisi pozitif bir deneyimdir. Pokerde elinde korkunç kağıtlar olan biri çok güzel eli olan birini yenebilir. Elbette eli güzel olanın kazanma ihtimali daha büyüktür, ama sonunda kazanan her oyuncunun oyun süresinde yaptığı seçimlerle belirlenir. Hayatı da aynı şekilde görüyorum. Hepimize dağıtılmış bir el var. Bazılarının eli daha iyi. Sadece kağıtlara bakarak berbat durumda olduğumuzu söylemek kolaysa da, gerçek oyun o kağıtlarla yapacağımız seçimlere, almaya karar verdiğimiz risklere ve birlikte yaşamayı seçtiğimiz sonuçlara bağlıdır. İçinde bulundukları duruma göre sürekli en iyi seçimleri yapanlar tıpkı pokerde olduğu gibi hayatta da öne çıkarlar ve illa da eline en iyi kağıtlar gelmiş olmaları gerekmez.

21 Mart 2019 Perşembe

2019_7 _ Dan Brown _Başlangıç__Okudum Bitti

Başlangıç kitabı bu sene okuduğum 7.kitap
Kitap çok sürükleyici ve diğer Dan Brown romanları gibi  insan bir sonraki sayfada ne olacağını çok merak ediyor..
Kitap gerçekten çok akıcı...Kalınlığı sizi korkutmasın.
Kitap puanım 10 üzerinden 10 !!

KİTAP AÇIKLAMASI
Kim olursan ol, neye inanırsan inan,
Çok yakında her şey değişecek...

Genç adam, aniden üç büyük dinin temsilcilerine döndü. “Şaşırtıcı bulacağınızı tahmin ettiğim bilimsel bir buluşum sebebiyle bugün buradayım. İnsanlık deneyimimizin en temel iki sorusuna cevap bulma ümidi ile yıllardır peşinden koşuyordum. Bu bilginin tüm inananları derinden etkileyeceğine inanıyorum. Nasıl desem, ‘yıkıcı’ diye tanımlanabilecek bir değişikliğe sebep olabilir. Birazdan
görecekleriniz, dünyayla paylaşmayı umduğum sunumun kaba bir kesiti. Fakat bunu yapmadan önce dünyanın en etkili din adamlarına danışmak, en çok etkilenecek kişilerce nasıl algılanacağını öğrenmek istedim.”

Piskopos, haham ve ulema birbirlerine baktılar, sıkılmış görünüyorlardı. Piskopos, “İlginç bir girizgâh Bay Kirsch. Bize gösterecekleriniz dünya dinlerinin temelini sarsacakmış gibi konuşuyorsunuz," dedi. Genç adam kutsal metinlerin saklandığı bu eski mahzende etrafına baktı. Temellerini sarsmayacak, yıkacak, diye düşündü. Din adamları üç gün içinde bu sunumu bir etkinlikle insanlara duyuracağını bilmiyorlardı. Bunu yaptığında tüm insanlar, dini öğretilerin gerçekten de ortak bir noktası bulunduğunu anlayacaklardı: Hepsinin tümden yanlış olduğunu...

Nereden geldik? Nereye gidiyoruz?

İnsanoğlunun var olduğu günden beri cevabını bulmaya çalıştığı bu temel soruya cevap bulma iddiasındaki bir fütüristin tam da keşfini açıklayacağı gece her şey trajik bir biçimde karanlığa gömülür. Eski öğrencisinin sunumuna davetli olan Simge bilim Profesörü Robert Langdon söz konusu keşfi öğrencisinin anısına dünyaya duyurmaya karar verir. Ancak, kendisini bekleyen şifrelerden, acı sürprizlerden ve ölümcül fanatiklerden habersizdir...

Baskı Bilgileri 

Ciltsiz , 536 sayfa
2017 tarihinde , Altın Kitaplar tarafından yayınlandı


19 Mart 2019 Salı

İSTANBUL'DA SEVDİĞİM MEKANLAR _2_KARAKÖY GÜLLÜOĞLU

Karaköy Güllüoğlu İstanbul'dayken  Karaköy-İstiklal caddesi taraflarına yolumuz düştüğünde ailecek uğradığımız bir yerdi. Gerek  tatlıları, gerek su böreği enfestir.Gerçi artık Kocaeli'nde yaşadığım için online sipariş imdadıma yetişiyor. Şmdi size Karaköy Güllüoğlu'nun tarihçesinden bahsetmek istiyorum.

KARAKÖY GÜLLÜOĞLU





Güllü Ailesi, 1800’lü yıllardan beri baklavacılık yapıyor. Ailede baklavacılığa ilk başlayan kişinin, Gaziantep’te “Güllü Çelebi” diye anılan Hacı Mehmed Güllü olduğu biliniyor.


Gaziantep’te tatlıcılık mesleğine giren Güllü Çelebi, meslekte ilerleyebilmek için tatlıcılıkta en ileri bölgeler olan Halep ve Şam’a gitti ve altı ay kalıp baklavacılığın inceliklerini öğrendi. Gaziantep'e dönünce de bir baklava tezgâhı kurdu. Güllü Çelebi’nin vefatından sonra oğlu Hacı Mahmud Güllü, baba mesleğini sürdürdü ve oklava ile tek tek açılan ince yufkadan baklava yapımını başlattı. Hacı Mahmud Güllü’nün dört oğlu da baklavacı olarak yetişince, Güllü Ailesi’nde baklavacılık bir gelenek halini aldı.
1930 ’larda tahta kutular içinde civar illere gönderilen kuru baklavalar, Güllü Ailesi’nin ününü Gaziantep dışına taşıdı. Baklavaların rağbet görmesinden cesaret alan Hacı Mahmud Güllü’nün torunu Mustafa Güllü, baklavacılığı İstanbul'a taşımaya karar verdi. 1949 yılında Karaköy’de açılan İstanbul’un ilk baklava dükkânı, aynı zamanda Gaziantep dışındaki ilk fırınlı baklava dükkânıdır. O günden bugüne baklavanın İstanbul'daki ilk adresi olarak Karaköy Güllüoğlu gösterilir.
Sonraki yıllarda baklavacılık, İstanbul’da yaygınlaştı; birçok baklava dükkanı açıldı. Bunların bir kısmı Güllü Ailesi’nin başka bireylerine ait, bir kısmı da Mustafa Güllü’nün yanında yetişmiş ustalarına ve oğullarına aittir.
Mustafa Güllü, müessesenin ilk günlerini anlatırken, müşteri bulmak için çektiği sıkıntılardan söz etmeden geçemezdi. O zamanlar İstanbul halkının çoğunluğu baklavayı bilmiyormuş. Bilenler de bayat baklava yemiş oldukları için pek beğenmiyorlarmış. Bu kanaati değiştirmek için çok zahmet çekmiş olan Mustafa Güllü, o günleri şöyle anlatırdı:
“Birkaç yıl bedava baklava ikram ettik. Bedava baklava ikramı için davetiye yerine geçen el ilanları bile bastırıp sokaklarda dağıttırdık. Baklavanın kilosu 5 lira idi. Taksim’den, Nişantaşı’ndan, Şişli’den telefon ile sipariş verenlere yol masrafı almadan baklava gönderdik. Bir yandan da Atlas Sineması’nda reklam filmi göstererek, gazete ve dergilere reklam vererek, tünel ve tramvaylara reklam levhaları astırarak baklavayı tanıtmaya çalıştık. Ama asıl reklamı baklavamızı tadanlar yaptı.”
Mustafa Güllü’nün bu çabaları, 1953 yılından sonra semeresini vermeye başladı. Dükkan ilk olarak; Karaköy, Hayvar Han No: 23 adresine taşındı. 1970’lerde de yine Karaköy’de katlı otopark altında, şu anki yeri kiralandı.
1949’da küçücük bir dükkânda faaliyete başlayan Karaköy Güllüoğlu, şimdi dünyanın ilk baklava fabrikasına sahip, yine Karaköy’de Mumhane Caddesi No: 171 adresindeki fabrikada, günde yaklaşık 2,5 ton baklava üretiliyor.
Karaköy Güllüoğlu’nun katlı otopark altında ve fabrikanın zemin katındaki iki mağazasından başka satış yeri yok. Ağzının tadını bilenler, İstanbul’un her tarafından baklava yemek için Karaköy’e geliyorlar. Müşteriler arasında Karaköy Güllüoğlu’nun müdavimleri çok!
Baklavacılık mesleğine yön veren ve birçok baklava ustası yetiştiren büyük usta Hacı Mustafa Güllü, 21 Şubat 2012 tarihinde vefat etti. Rahmetli Hacı Mustafa Güllü’nün beş oğlundan dördü, halen baba mesleğini sürdürüyor. En büyük oğlu Nejat Güllü, 1983’de, diğer oğlu Faruk Güllü ise, 1993’de müesseseden ayrılıp kendi başlarına mesleği devam ettirme kararı aldılar. Nadir ve Ömer Güllü kardeşler ise, Karaköy’deki müessesede babalarının yanında kaldılar.
Nadir Güllü, çocukluğundan beri fabrika çapında bir imalathane hayal etmişti. İşin başına geçince bu hayalini gerçekleştirmek için kolları sıvadı ve 1996 yılında Mumhane Caddesi’ndeki baklava fabrikasını kurdu. Hem Yönetim Kurulu Başkanlığı hem de baklava ustalığı yapan Nadir Güllü; kardeşi Ömer Güllü, çocukları Ebru Güllü Abanoz, Tuğba Güllü Sürmeli ve Murat Güllü ile birlikte aile mesleğini sürdürüyor.
1990 yılında şirketleşerek “Güllüoğlu Gıda San. ve Tic. A.Ş.” ticarî unvanını alan ve “Karaköy Güllüoğlu” olarak bilinen firma, “Güllüoğlu” adını taşıyan diğer firmalardan tamamen ayrıdır. Karaköy Güllüoğlu; logosundaki Galata Kulesi, Nadir Güllü logosu ve lezzetiyle diğerlerinden rahatlıkla ayırt edilebilir.
Ticaretin, bankacılığın merkezi olan Karaköy, 1949’dan beri baklavanın da merkezidir. Karaköy Güllüoğlu, bu semtin hareketli yaşamı içinde farklı bir renk, farklı bir tat, aynı zamanda da semt dokusunun bir parçasıdır...
1949’dan beri Karaköy’de çok şey tarihe karıştı ama, Karaköy Güllüoğlu 5 kuşaktır yaşıyor...

İLETİŞİM -ONLİNE SİPARİŞ

Karaköy, Rıhtım Cad. Katlı Otopark Altı No: 3 - 4 İstanbul/ TÜRKİYE
T: 0( 212) 293 09 10 

E-Posta: info@karakoygulluoglu.com

Online sipariş

Teslimat şartları


Kurye hizmeti hafta içi 11:00 - 18:30, Cumartesi günleri 11:00 - 15:30 saatleri arasında verilmektedir. Pazar günleri kurye hizmeti verilmez. Gelen siparişler bir sonraki iş günü gönderilir. İstanbul'un birçok ilçesine 1-3 saat içinde teslimat yapılır. Karaköy'e uzak bazı semtler için teslimat süresi 3 saati geçebilir.  

Cumartesi günleri saat 16:00'dan sonra ve Pazar günleri Yemeksepeti.com'dan sipariş verebilirsiniz. 
Yemek sepeti sınırlı sayıda lokasyona teslimat yapar. 
İstanbul sınırında olan bazı semt ve ilçeler olmak üzere; Kilyos, Şile, Silivri, Çatalca, Kumburgaz, Arnavutköy, Bolluca vb. konumlara kurye hizmeti verilmez.

Kargo : Saat 16:15'den önce verilen siparişler Aras Kargo ile Cuma ve Cumartesi günleri hariç aynı gün içinde kargoya verilir. Siparişiniz yola çıktığı andan itibaren sms ile bilgilendirilirsiniz. Ürünlerin size daha taze ulaşması için teslimatı hafta sonuna denk gelen siparişler Pazartesi günü gönderilir. Ülke genelinde ortalama teslimat süresi 1-3 iş günüdür. 
(Bazı köy ve kasabalara haftanın belli günleri teslimat yapılır.)
Yurt dışı : Teslimat süresi ülkelere göre değişiklik gösterir. Gümrük ve mücbir sebepler nedeniyle gecikmeler olabilir. 
Yurt dışı gönderileri genellikle aşağıdaki süreler içinde teslim olmaktadır. 
Avrupa:      Büyük şehirlere 1-3 gün içinde 
Amerika :   Büyük şehirlere 1-3 gün içinde 
Orta doğu : Büyük şehirlere 1-4 gün içinde
Uzak doğu: Büyük şehirlere  1-5 gün içinde 
(Bazı köy ve kasabalara haftanın belli günleri teslimat yapabilir. Yurt dışı için verilen tepsili siparişler taşıma koşulları nedeniyle kutularda gönderilir.)
Sitede bulunan ürünlerin tamamı firmamız garantisi altındadır. Tüm ürünlerimizde K.D.V. fiyatlara dahildir. Siparişlerinizi daha sağlıklı gönderebilmemiz için açık adres ve telefon numarası belirtilmesi gereklidir.  Tipografik hatalar ve fiyat hatalarından firmamız sorumlu tutulamaz. Ödemeler TL ve USD üzerinden yapılır. Yurt dışı fiyatları Türkiye fiyatlarına göre farklılık gösterebilir. 






12 Mart 2019 Salı

İSTANBUL'DA SEVDİĞİM MEKANLAR _1 _KADIKÖY BAYLAN PASTANESİ

Arkadaşlar; bu haftadan itibaren yeni bir yazı dizisine başlıyorum.Sık sık size İstanbul'da sevdiğim mekan ve mağazalarını anlatmaya elimden geldiğince gayret göstereceğim.Yaklaşık 2,5 senedir memuriyetim nedeni ile Kocaeli'nde yaşamaktayım .Ama yine de arada İstanbul'a  gittiğim zaman uğradığım yerlerden birisini size anlatacağım.






BAYLAN PASTANESİ

Pastanelerin kent kültüründe oldukça önemli bir yeri vardır. 87 yıllık geçmişiyle İstanbul’un en eski pastanesi Baylan Pastanesi nevi şahsına münhasır, kendinden menkul bir İstanbul müessesidir.
 Lezzetli pasta, turta ve çikolatalarıyla, kakao ve kremaya dayalı batı kökenli tatlılarıyla Baylan’ın tarihi 1923 yılına dayanır. Cumhuriyet ile yaşıt olan Baylan, İstanbul’un ilk pastanesi olmasa da, kurulduğu günden bu yana aralıksız olarak devam eden en eski yaşayan pastanesidir. Baylan pastanelerinin kurucusu Filip Lenas, yirminci yüzyılın başında İstanbul'a göç ettiğinde henüz 16 yaşındaydı. Bir hedefi vardı. O da iyi bir pastacı olmak!


Bu hayalini 1923’te Beyoğlu Deva Çıkmazı’nda ilk pastanesini açarak gerçek kılar ve çok kısa bir süre içinde Markiz, Lebon ve Moskova gibi dönemin ünlü pastaneleri ile birlikte anılmaya başlar. İlk şubesinden sadece iki yıl sonra, eski Karaköy Meydanı’nda, bugün olmayan bir binada açılır. Ardından Beyoğlu, Karaköy ve son olarak Kadıköy şubelerini açar. Bu kadar şubeden günümüze de sadece Kadıköy kalır. Geleneksel stilini koruyarak hala varlığını ve lezzetini İstanbullularla buluşturan Baylan Pastanesi Altın marka çatısı altına girdikten sonra Bebek şubesini açar. Kadıköy'den farklı olarak İstanbul'un eşsiz Boğaz manzarasını gören Baylan Bebek şubesi dekorasyonu ile de son derece şık ve gösterişlidir. 
Baylan'ın Klasikleşen Tatlıları neler?
Baylan pastanesi'nin bir çok klasik lezzeti var.Ama en sevdiğim tabii ki Kup Griye!!
Kup Griye ’nin geçmişi 1954 yılına dayanır. O dönemlerde Baylan’ın Karaköy şubesine uğrayan İstanbullular burada giderek hızlanan hayat ritimlerine uygun bir şekilde, ayaküstü yüksek bankoya dayanarak veya bar sandalyelerinde oturarak daha önce tatmadıkları yepyeni lezzetlerle tanışırlar. Bunların arasında özellikle sıcak yaz aylarında ideal bir lezzet kaçamağı sunan dondurmalı, kremalı kuplar en çok rağbet gören “alafranga” tatlılardandı.

Kadıköy Şubesi Adres: Caferağa Mh. Muvakkıthane Cd No:19 Kadıköy, İstanbul
Telefon: (0216) 346 63 50

Bebek Şubesi Adres: Cevdet Paşa Caddesi No: 52-54 Beşiktaş, İstanbul
Telefon: (0212) 358 07 60

4 Mart 2019 Pazartesi

İRMİK TATLISI


Malzemeler:

1 lt süt
1 su bardağı irmik
1 su bardağı şeker
1 paket vanilya

Üzeri için:

Tarçın


Yapılışı




İrmik,şeker,süt ve vanilyayı tencereye alıp muhallebi kıvamına gelinceye kadar karıştırın

Karışım katılaşıp kaynamaya başlayınca ocağı kapatın. Karışımı bir borcama boşaltın.Üzerine tarçın  dökün.Buzdolabında dinlenmeye bırakın.Afiyet olsun.

2021-18-Jules Amcam-Guy de Maupassant

  Birbirinden bağımsız kısa hikayelerden oluşan eserimizin kitaba adını veren hikayesini anlatacağım: iki arkadaş yolda yürürken ak saçlı ya...