31 Mart 2020 Salı

2020-10-Sherlock, Lupen ve Ben - Operada Cinayet-Irene Adler

Bu sene okuduğum 10.kitap Irene Adler'in Sherlock, Lupen ve Ben - Operada Cinayet adlı kitabı...

Sıradışı üç çocuk,birbirinden kopmayan 3 arkadaş...

Irene,Sherlock ve Lüpen,Londra'da buluşmak için gün sayıyordu.Ama acı bir haber bu randevuya gölge düşürecekti..
Lüpen'in babası Theophraste ,hem hırsızlık hem de ünlü besteci Barzini'nin yardımcısı Afredo Santi'yi öldürme suçuyla tutuklanmıştı!!

Kitap gerçekten çok akıcı.Kitabın nasıl bittiğini anlamıyorsunuz bile!!

Kitap puanım ****10 !!!

2020-9- Beyaz Zambaklar Ülkesinde-Grigory Petrov

Bu sene okuduğum 9.kitap Grigory Petrov'un Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı kitabı..





Beyaz Zambaklar Ülkesi’nde kitabı son zamanlarda okuduğum en güzel kitaplardan bir tanesiydi diyerek yorumlamaya başlamak istiyorum. M. Kemal Atatürk’ün  bu kitaba bu denli önem vermesinin altındaki nedeni okuyunca daha net anlıyorsunuz.

Övgüleri kenara bırakıp içerik açısından Beyaz Zambakla Ülkesi’nde kitabını değerlendirmeye geçecek olursak, kitabın her satırı bir ders niteliğinde gerçekten. Grigory Petrov’un kaleme aldığı her satır gelişmekte olan toplumlar için “bana göre” bir yol haritası niteliğinde.

Kitabın içerisinde altını çizdiğim kelimelerin hepsi bana farklı bir bakış açısı kazandıran ve “Gerçekten keşke böyle olabilse ve benim ülkemde daha iyi bir konuma gelse” dedirtti. Özellikle askeri kışlalarla ilgili olan bölüm de, kitapta geçen fikrin önemli olduğu kanısındayım. Çünkü okullardan sonra insanların hayatına yön verebileceğiniz en önemli yerlerden birisi de kışlalar.

İçerik ile ilgili olmasa da kitabın bana gösterdiği güzel bir ayrıntıyı da sizinle paylaşmak istiyorum. Robinson Crusoe kitabının bir esinlenme olduğunu da Grigory Petrov sayesinde öğrenmiş oldum.  Gerçek şu ki; Daniel Defoe bu kitabında İbn Tufeyl’in “Hay Bin Yakzan” (Ruhun Uyanışı) adlı eserinden esinlenerek yazdığı edebiyat çevrelerince kabul görmüş bir gerçekmiş. Robinson Cruose kitabını okumak isteyen bir adam olarak bu ayrıntıyı öğrenmek beni mutlu etti.

Kitap puanım ****100

23 Mart 2020 Pazartesi

2020-8- Yakıcı Sır-Stefan Zweig

Bu sene okuduğum 8.kitap Stefan Zweig'ın Yakıcı Sır adlı kitabı...


Edgar, 12 yaşlarında bir çocuktur ve geçirdiği rahatsızlık sonrasında annesiyle birlikte Avusturya’ya tatile gelirler. Tatil için bulundukları otelde bir Baron ile tanışırlar. Baron’un asıl amacı kadınla yakınlaşmaktır. İstediği birkaç günlük tatilinde macera yaşamaktır. Bunun için de önce Edgar ile arkadaşlık kurar. Edgar’ın hayranlığını ve güvenini kazanmıştır. Bu yakınlık çocuğun annesi ile de sık sık bir araya gelmelerini sağlar. Bir süre sonra kadınla yakınlık kurmayı başarır.
Edgar ise hem yeni arkadaşının hem de annesinin değişen davranışlarını anlamaya çalışır. Anlamaya çalıştığı sadece annesi ve Baron değildir. Yetişkinleri çözmeye çalışırken, kendi içinde de büyümeye başlar. Bu süreçte artık bir sırrı vardır.
“Edgar, birdenbire kendini o bilinmeze, o büyük sırra neredeyse dokunacak kadar yakınlaşmış hissetti, bu daha önce hiç olmamıştı. Hâlâ kapalı ve çözülmemiş olsa da, çok ama çok yakınında olduğunu hissediyordu. Çocuk bu duyguyla heyecanlanarak ani ve törensi bir ciddiyete büründü. Çünkü bilincine varmasa da çocukluğunun sınırına vardığını seziyordu.”
Kitap puanım *10
Yakıcı Sır
Stefan Zweig
İş Bankası Yayınları
Türkçesi: İlknur İgan
88 Sayfa, 2016

18 Mart 2020 Çarşamba

Çanakkale Zaferi'nin 105. Yıl Dönümü





18 Mart Çanakkale Savaşı

Çanakkale Savaşı veya Çanakkale Muharebeleri, I. Dünya Savaşı sırasında 1915–1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası’nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir.[9] İtilaf Devletleri; Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’u alarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek, Rusya’yla güvenli bir erzak tedarik ve askeri ikmal yolu açmak, başkent İstanbul’u zapt etmek suretiyle Almanya’nın müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmak amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı’nı seçmişlerdir. Ancak saldırıları başarısız olmuş ve geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Kara ve deniz savaşı sonucunda iki taraf da çok ağır kayıplar vermiştir.Osmanlı İmparatorluğu, Almanya’nın Rusya’ya savaş ilan ettiğı 1 Ağustos 1914’ün hemen ertesi günü, Almanya ile bir ittifak antlaşması imzalamıştır. Bu antlaşma, imparatorluğun eninde sonunda Almanya’nın ana gücünü oluşturduğu İttifak Devletleri safında fiilen savaşa gireceği anlamına gelmektedir. Enver Paşa, fiilen savaşa girmeyi, seferberliğin tamamlanmamış olması ve Çanakkale Boğazı savunmasının tamamlanmaması gibi gerekçelerle ertelemeye çalışmıştır. Ancak Almanya, bir an önce savaşa fiilen girilmesi için baskılarını sürdürmüştür. Bu baskılar, Akdeniz’de Britanya donanması önünden çekilen Goeben ve Breslau savaş gemilerinin İstanbul’a gelmesiyle bir oldubittiye getirilmişti. Daha sonra Osmanlı Donanması’na bağlı bir grup gemiyle Karadeniz’e açılan bu gemiler 27 Ekim 1914 tarihinde Rus limanlarını bombalayınca Rusya, Osmanlı İmparatorluğu’na savaş ilan etmiştir.





Birleşik Krallık Savaş Konseyi sektereri Albay Hankey Winston Churchill ‘in de desteğiyle, 1914 yılı Eylül ayında Çanakkale Boğazı’nın donanmayla geçilerek İstanbul’un işgalini öngören bir planı savaş konseyine sunmuştur.[7]. Plan, çeşitli evrelerden geçerek uygulamaya kondu ve Birleşik Krallık ve Fransa gemilerinden oluşan bir donanmanın Boğaz’a geniş çaplı saldırıları 1915 Şubat ayında başlatıldı. Özellikle 19 Şubat 1915 ve 25 Şubat 1915 bombardımanları sonucu Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Çobanlı giriş tabyalarının geri hatta çekilmesi emrini uygulatmıştır. En güçlü saldırı ise 18 Mart 1915 günü uygulamaya konuldu. Ancak Birleşik Donanma ağır kayıplara uğradı ve deniz harekatından vazgeçmek zorunda kalındı.
Deniz harekatıyla İstanbul’a ulaşılamayacağı anlaşılınca bir kara harekatıyla Çanakkale Boğazı’ndaki Osmanlı sahil topçu bataryalarını ele geçirmek planı gündeme getirilmiştir. Bu plan çerçevesinde hazırlanan Britanya ve Fransa kuvvetleri 25 Nisan 1915 şafağında Gelibolu Yarımadası’nın güneyinde beş noktada karaya çıkarılmıştır. Britanya ve Fransa çıkarma kuvvetleri her ne kadar Seddülbahir ve Arıburnu sahillerinde köprübaşları oluşturmayı başardılarsa da Osmanlı kuvvetlerinin inatçı savunmaları ve zaman zaman giriştikleri karşı taarruzlar sonucunda Gelibolu Yarımadası’nı işgalde başarılı olamadılar. Bunun üzerine sahildeki kuvvetler takviye edilmek için Arıburnu’nun kuzeyinde Suvla Koyu’na 6 Ağustos 1915 tarihinde yeni kuvvetlerle bir üçüncü çıkarma yapılmıştır. Ancak 9 Ağustos’ta Kurmay Albay Mustafa Kemal’in Birinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen karşı taarruzunda İngiliz Komutanlığı ihtiyat tümenini ateş hattına sürerek sahilde tutunmayı ancak başarabilmiştir. Mustafa Kemal ertesi gün Kocaçimentepe – Conk Bayırı hattında yeni bir karşı taarruz gerçekleştirmişti, bu hattaki Anzak birliklerini de geri atmıştır. Britanya ve Anzak kuvvetlerinin İkinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen genel taarruzları ise Osmanlı savunmasını aşamamıştır. Tüm bu gelişmelerin sonrasında İngiliz, Anzak ve Fransız kuvvetleri Gelibolu Yarımadasını 1915 yılı Aralık ayı içinde tahliye etmiştir.

16 Mart 2020 Pazartesi

2020-7- Sade ve Derin-Deeptone

Bu sene okuduğum 7.kitap sevgili blog arkadaşım Sade ve Derin'in kitabı:)

Kitap Adı: Sade ve Derin
Kitap Yazarı: Deep Tone
Sayfa Sayısı: 163
Yayınevi: İkinci Adam Yayınları



Yaptığımız her şey yırtılırcasına gerçek olmalı. Çığlık çığlığa. Yazacaksak iç organlarımızı parçalarcasına yazmalıyız, derimizi soyarcasına...
Okurken de yazarla savaşmalıyız. Öfkelenmeliyiz ona. Ona ter döktürüp sonra teslim olmalıyız. Okuduktan sonra da, yaşarken de dünyaya tekrar dönmek zor olmalı.


Hayat bak!

Dur sen biraz ya da tamam; ya sen devam et ama bir izin ver, sürekli üstüme gelme. Her gün yeni bir şey çıkarma, bir normal ol, aklını başına topla. Bak sen devam et ben şurada ineyim. Daha doğrusu; hemen şu anda uyuyayım, sen yavaşladığında uyanırım.

O zaman uyandır beni..



 
 Blogger dünyasında çoğu kişinin olduğu gibi benim de her zaman en büyük destekçim Deep oldu. Deep'i tanımasam da tanıyormuş gibi hissediyorum. Bence çoğumuz öyleyiz. 

  Deep  aynı Deep Tone işte. Kitapta da, blogdaki samimiyeti ve sıcaklığı hissediyorsunuz. Sanki bir büyüğünüzden öğüt alıyormuş gibi hissettiriyor. Sanırım bu yüzden en çok Yaşam bölümünü sevdim. 


 Bahsetmedim ama değil mi? Kitap sekiz bölümden oluşuyor. Sanat, Aşk, İnsan, Yaşam, Gelişim, Mevsimler, Tarih ve Denemeler. Her bir bölümde de on tane yazı var.


  Her birini çok çok çok beğendim.


  Hele bir de öyle sözler kondurmuş ki yazılarına anlatamam. Dedim ya bazen bir büyüğünüzden öğüt alıyormuş gibi hissettiriyor diye, işte o sözler de nokta atışını yapıyor.

Hani bazen olur ya, bir sorununuz olur ne kimseyle konuşmak istersiniz ne de birini görmek. Ama bilirsiniz ki yalnız kaldığınız da kendinizi yiyip bitireceksinizdir. Aç istediğin herhangi bir sayfa. Oku istediğin yere kadar. Kafanı toparlamış olacaksın. Kafa toparlayan kitap bu.

 Bu kitabın bende daha özel, daha güzel bir yeri oldu. Nedeni ise belli. Hem Deeptone'nun kitabı hemde hayat kitabı. Yoldaş kitap bu. Tekrar tekrar okunabilecek...


Kitap puanım ****10

11 Mart 2020 Çarşamba

2020-6-Sineklerin Tanrısı

Nobel Edebiyat Ödüllü yazar William Golding’in “Sineklerin Tanrısı” adlı eseri modern klasikler arasında yer alıyor. William Golding, 1911 yılında İngiltere’de doğuş. Oxford Üniversitesi’nde eğitim görmüş. İkinci Dünya Savaşı’ndan önce ve sonra uzun süre öğretmen olarak çalışmış. Savaşta deniz eriyken, Normandiya Çıkartması’na ve daha birçok çarpışmaya katılıp subaylığa yükselmiş. Golding, 1934’te “Sineklerin Tanrısı” adlı romanı yazarken ıssız bir adada mahsur kalan ve gün geçtikçe içlerindeki vahşi tarafı gün yüzüne çıkartan çocukları anlatırken, katıldığı ikinci dünya savaşının etkilerinin bir yansıması ve iç dünyasındaki iyilik ile kötülük duygularının bir savaş oyunu gibi çarpışması sonucu oluştuğu fikrine kapıldım.


Roman’ın iki önemli karakterine, Ralph ve Jack adlarını veriyor. Gelecekteki atom savaşı sırasında, altı ile on iki yaş arasında olan çocukların, güvenilir bir yere götürülmek üzere bindirildikleri uçağın bir saldırı sonucu mercan adasına düşmesi ile hikâyemiz başlıyor. İlerleyen konu içerisinde atom çağının çocukları, cennet gibi resmedilen bu güzelim adayı her açıdan bir cehenneme çevireceklerdir.

Kitap puanım **10

2021-18-Jules Amcam-Guy de Maupassant

  Birbirinden bağımsız kısa hikayelerden oluşan eserimizin kitaba adını veren hikayesini anlatacağım: iki arkadaş yolda yürürken ak saçlı ya...